Cehenneme şükür...
insan bu; merak ediyor, kalbi dayanamıyor: nasıl olur da kısıtlı bir ömürde işlenen suçların cezası "ebediyen ateşte yanmak" olur! israil'in zorbaları bugün de kalbimi tatmin etti. evet; sonlu bir ömrün küfrüne, sınırlı günlerin zulmüne "ebedi cehennem" haktır; çok şükür... en azından şuradan anladım ki, bunlar milyon yıl ömür sürse de, milyonuncu yılın son gününün son saatinin son çeyreğinde bile pişman olmayacaklar... sonsuzca niyetleri var zulme. zalimlerin tutuşturduğu ateş yaşasın. zalimler için yaşasın cehennem! cehennemin için de şükürler olsun sana ey âlemlerin Rabbi.
SENAİ DEMİRCİ
SENAİ DEMİRCİ
Trene bakar gibi bakıyoruz!...
Başbakan Erdoğan saat 13.00'te AK Parti Grubu'nda konuştu. Erdoğan şu açıklamaları yaptı:
"Bugün sadece aziz milletime değil bütün insanlığa seslenmek istiyorum. Duygularımı açık yüreklilikle seslendirmek istiyorum. Gecenin en karanlık anında iki kanlı saldırı gerçekleşti. Biri İskenderun'daki terörist saldırıydı. Altı askerimiz şehit oldu, yedi askerimiz yaralandı.
İkincisi İsrail'in saldırısı. Yükü merhamet olan gemiler mevzilerine ulaşamadı, kana bulandı. İsrail ordusuna ait silahlı unsurlar 32 ülkeden 600 insanın bulunduğu gemiye uluslararası sularda hukuksuz bir şekilde saldırıda bulundu. Masum insanların kanını döktü. Ölü ve yaralıların olduğu gemilere el konuldu. Kadınlar, çocuklar ve tamamen sivillerin bulunduğu bu insanlık dışı saldırıyı şiddetle lanetliyoruz.
Bu saldırı uluslararası hukuka karşı yapılmıştır. İnsanlığın vicdanına yapılmıştır. Her milletten insanlar, insani yardım götürüyorlardı. Bütün dünyaya yüklerini deklare etmişti. Dünyadan ve ülkemizden 60 tane gazeteci gemilere binmişti. Açık denizde mazlum insanlara, evleri yıkılmış insanlara yardım götüren 600 insana yapılan bu saldırıının BM'nin felsefesine yapıldığı açıktır.
Dün yaşanan olaylar insanlığın ortak medeniyeti açısından kara bir leke olmuştur. Masum insanları katletmek, sivillere terörist muamalesi yapmak alçakça bir pervasızlıktır. Savaşın da barışın da bir hukuku vardır. Savaşta çocuklara, kadınlara, yaşlılara, din adamlarına, beyaz bayrak çekenlere saldırılmaz. Savaşta değil barışta bunları yapanlar insanlıktan çıkmış olurlar.
Zorbaların, korsanların bile belli ahlâk kuralları olur. Hiçbir ahlâk kuralına uymayanlara bu sıfatları yakıştırmak iltifattır. İsrail adeta dünyaya meydan okumuştur. İsrail hükümetinin bu pervasız saldırısı mutlaka ama mutlaka cezalandırılmalıdır.
Yalan söylemeyi devlet yönetimi olarak görenleri uluslarararası camia soruşturmalı ve cezasını vermelidir.
"DOSTLUĞUMUZ KIYMETLİ, DÜŞMANLIĞIMIZ ŞİDDETLİDİR"
Türkiye yeni yetme köksüz bir devlet değildir. kimse Türkiye ile aşık atmaya, sabrını test etmeye kalkmamalıdır. Türkiye'nin dostluğu ne kadar kıymetliyse düşmanlığı da o kadar şiddetlidir. Türkiye'nin dostluğunu kaybetmek bile başlı başına bedeldir.
Kin ve nefreti yaygınlaştırarak, etrafını istikrarsızlaştırarak, bir çıban başı olarak iyot gibi açığa çıkıyor. İsrail halkına seslenmek istiyorum. Anti semitizme karşı olduk. Şimdi aynı duyarlı tavrı sergilemek sırası İsrail halkı olarak sizdedir. Hükümet ortaklarının her türlü şiddet politikası İsrail'in menfaatini ortadana kaldırmakta sizin güvenliğinizi ortadan kaldırmaktadır.
Bugün yeni bir gündür. Milattır. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı aşikârdır.
Alenen cinayet işleyenlerin özür dilemeden insanlığın yüzüne bakması mümkün değildir.
Masum insanlara silahla saldırarak kan akıtmak devlet terörüdür. Bize ateş açıldı, diyorlar. Artık sizin bu yalanlarınızdan bıktık. Dürüst olun. El konulan gemiler, personel ve gönüllerle birlikte derhal serbest bırakılmalıdır. Bu saldırı İsrail'in Gazze'ye reva gördüğü zulmü ortaya koydu.
Öldürmeyi iyi bildiklerini yüzlerine söylediklerimiz insanlığa bunu tekrar gösterdi. Sedyedeki yaralıyı bile kelepçeliyorlar. İnsanlıktan bunların ne kadar nasibi olduğunu dünyaya anlatmak mümkün değil.
Kuru kuruya lanetlemek yetmiyor artık netice almamız gerekiyor. Artık gücün değil adaletin yerini bulacağı bilinmelidir.
Türkiye hukukun kurallarını uygulayacak. Kan dökücü siayasetiyle İsrail bu cinayeti meşru gösteremez. İsrail hiçbir gerekçeyle elindeki kanı temizleyemez. Akdeniz'deki saldırının ortaya çıkardığı sorun artık dünyanın sorunudur. Hiçkimsenin bu boyutta işlenen cinayete seyirci kalmayacağını düşünüyoruz. Her kim kanlı saldırıları görmezden gelirse onlar da bu saldırıda suç ortağıdır. Meselenin terörle mücadele olmadığı, bir şehrin insanlarını katletmek olduğu ortaya çıkmıştır.
O insanların üzerine fosfor bombaları atacaksınız, camileri, hastaneleri bombalayacaksınız, bunlar yetmez gibi o insanları her türlü ihtiyaçlarından mahrum bırakacaksınız. Yardım görevlilerinden insanlık dışı vahşetinizi esirgemeyeceksiniz. Herkes mazur görebilir, göz yumabilir, sinsice destek verebilir ama İsrail Türkiye'yi başkalarına benzetmek gibi bir hatanın içine düşmesin. Bedeli ağır olur. Açık denizde cinayet işleyen İsrail kanlı eylemiyle bütün dünyaya karşı tecrit olmayı seçmiştir. Herkes sırtını dönse bile biz Türkiye olarak Gazze'ye sırtımızı dönmeyeceğiz. Herkes sussa biz Filistin için haykırmaya devam medeceğiz.
Milletimiz metin olmalıdır. Türkiye'ye yakışır bir vakar içinde olmalıdır. Yaralılarımızın yaralarını birlikte saracağız. İnsanımıza yaraşan da budur. Herkes bilsin ve emin olsun ki insanlığın vicdanından süzülen dostluk gemileri bir gün menziline ulaşacaktır. Bu insanlık dışı operasyonun arkasında olanlara bir kez daha sesleniyorum. Siz ne kadar saldırganlığın arkadındaysanız biz o kadar barışın, adaletin arkasındayız.
Siz ne kadar Gazzeliler'in karşısındaysanız biz o kadar Filsitinliler'in, Gazzeliler'in arkasındayız, yanındayız. İsrail'in saldırısında hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyorum.
İsrail hükümeti yaralıları, cenazeleri ve yardım görevlilerini bir an önce teslim etmelidir.
Erdoğan sinirlenince güzel konuşur.İyi hatiptir vesselam.Bu sözlerini paylaştım ki ileride bu söylediklerinin arkasında ne kadar duracak,hala onlarla silah alışverişi yapacak mı karşılaştırabileyim.
Allah Filistindeki kardeşlerimize sabır versin.İsrail'i de nasıl blirse öyle yapsın...
Manga We could be same
Bu akşam eurovision var.Hakettiğinden fazla değer verilen bir yarışma.Ama yine de Türkler kazansın isterim.Şarkının İngilizce olmasına da ayrıca kızıyorum.Neyse ananem hep der:Köpeğin hatrı yoksa sahibinin var.Sırf Manga için şarkıyı kabul ettim.Başarılar...
Hachiko:A dog story
Konusu:Hachiko: A Dog’s Story, bir profesör ile bir köpek arasındaki müthiş dostluğu konu edinecek. 1987 yılında Hachiko Monogatari isimli Japon filmine konu olan gerçek olaylar bu defa Stephen P. Lindsay tarafından senaryolaştırılıyor.
Sadakat ile ilgili çok özel bir film.Tavsiye ederim...
ADALET HERKESE EŞİT YÜK MÜDÜR,YOKSA HERKESE KALDIRABİLECEĞİ YÜK MÜDÜR???ADALET HERKESE EŞİT DAVRANMAK MIDIR,YOKSA HERKESE DAYANABİLECEĞİ GİBİ DAVRANMAK MIDIR???ADALET,HERKESE AYNI SÖZÜ SÖYLEMEK MİDİR,YOKSA HERKESE ANLAYABİLECEĞİ SÖZÜ SÖYLEMEK MİDİR?????
Bir Dua...
Kelimelerin kalbine indi de sevgim, dile dökmek ne zor geliyor bir bilsen...
Nefsimi arkama aldım ki, gömleğim yırtılacaksa Yusuf misali arkadan yırtılsın.
Gönlünde sen olmayan sevgiliden esirgedim Züleyha misali bakışları ki, iffet selamı sabahı kesmesin benden.
İsyanın yerine sabır bastıkça yanan gözlerim Yakup misali, kapattıkça Yusufunun hayaliyle doldu.
İshak misali İsmailimi teslim ettim sana. Nasıl ki yakmadın canını bir koç gönderdin O'na,
Şanına yakışır bir müjde bekleyerek sessiz sedasız çekiliyorum aradan.
Meryemin masumluğunu taçlandırdığın İsa nasıl yıktıysa tabuları, sevdiceğimin gönlündeki tabularıda yıkıver.
Ruhum Eyyüp misali yara bere içindeyken öyle bir sabır ver ki bana evvel gibi sonsuz, ahir gibi baki ama
emrettiğin gibi dosdoğru olsun.
Öyle birini sevdir ki bana ya da sevdiğimi öyle sevdiğin birine çevir ki, İbrahimin ateşe göğüs gerdiği gibi
teslim olayım ona.
Nasıl ki serin ve selametli oldu ateş Halilullaha, öyle fersah fersah genişlesin dünya ve ahiret onunla birlikte bana.
Canımı taşıyan beden, aşkını taşıyan canla bir olsun.
Birliğimize birliğin -İLLA- şahit olsun...
Allah cezamızı ver(me)sin mi???
Az önce insanların afla ilgili yorumlarını okudum .İçimi dökmem lazım.Efendiler iyi bir puan almalarına rağmen zorunlu hizmetlerini yapıp aradan çıkarmak için doğuya atanmışlar vay efendim şimdi de bize haklarını helal etmiyolarmış.Kimsenin benim üzerimde bir hakkı yoktur bu birrr...İkincisi onlar zorunlu hizmetlerini yapıp aradan çıkarmayı seçtiler,bense 3 sene sonra gidip zorunlu hizmetimi yapmayı tercih ettim.Kendi mantıklı davranışlarının bedelini elaleme ödetmeye kalkıyolar.Benim de böle arkadaşlarım var.Kendi isteğiyle doğuya gidip asıl zor işi biz yapıyoruz,çok çekiyoruz,Allah cezamızı verdi,batıdakiler öğretmenlik yapmıyolar,Allah onların da cezasını versin diyenler...Ya adamın canını sıkıyolar.Kendimi bir an dünyanın en kötü insanı gibi hissettim bu duruma sevindiğim için.Onlar da bi şekilde bu işten yırtabilselerdi eminim haksızlık oluyo diye üzülürlerdi.ÇOK EMİNİM!!!Yine de Allah orada görev yapan arkadaşlarımıza sabır selamet versin,kötü niyet olmadan şans eseri affa denk gelen bizlere de af hayırlı olsun.Oldu,döktüm içimi.Haydi selametlee.....
Müjdeeee!!!!!!!!
Müjde müjdeeee!!!Uzun zamandır beklediğim zorunlu hizmet affı sonunda çıktı.Artık ben istemedikçe kimse beni okulumdan ayıramaz.Hayattaki yolumu çizerken önümdeki engellerden birinin daha kalkması beni çooookkk bahtiyar etti.Bu duruma sevindiğim için benden nefret edenler var biliyorum.Onları görmezden gelip benimle birlikte bu duruma sevinen herkese teşekkürler...Allah hepsinin gönlüne göre versin inşallah...Bu arada bu durum bazı çiftlerin muradına ermesine de vesile olabilir(bknz Merve&Onur).
Böyle işte :)))Herkese mutluluklar...Banada....
Böyle işte :)))Herkese mutluluklar...Banada....
Secde et ve yaklaş...
Tarihten bir kesit. Yer: Mekke Zaman: 500 ler... Yaralı bir insanlık. Yaralayan da kendisi, yaralanan da! Ka'be'nin arka sokaklarda genelevlerde babaların faiz borçlarına karşı ellerinden alınarak çalıştırılan kızlar-kadınlar... Kız çocuklarını daha baştan gömmek zorunda kalarak bu korkunç acıdan uzaklaşmaya çalışan insanlar... Köleler...Ezilenler...Alınıp satılan Kadınlar... Onursuzluk, ve Rant kapısı Kureyş! Güçlülerin haklı ve hakim olduğu bir zamandı! Kendi içindeki sorunlarla hesaplaşacak bir algı vardır,Mekke'de. Ve bir gün bir mağaranın bağrında bu algıya seslenir Allah ve der ki: İqra, bismi Rabbikellezi halaq-Halaq'al insane min alaq-İkra ve rabbuke'l ekrem Yaratan Rabbinin adıyla Oku-O insanı alaq'dan/sevgi-ilgi-alakâ'dan yarattı Oku, senin rabbin Kerem'dir! SEN-İ u BEN-İ= oluşturan/olgunlaştıran Rabb:Kerem! İnsan Rabb Paralelliği! Rabb'in kendisinden ilk olarak Kerem oluşundan söz açmasının nedeni: İnsanın Bencil-Hırslı-Biriktirip Yığan-Sınıflara Ayıran hastalıklı yanına bir ŞİFA göndermesidir! Rabb Kerem: ise O'na inananların pratiği de Cömertlik-Dağıtmak-Paylaşmak olmalı Rabbin Kerem olması insanda bir ALGI'nın oluşması içindir. Bu Algı bir İman halini almalı.Pratiği de bu İmanın sonucu olacaktır. İnsan nereden bozulduysa Allah düzeltmeye oradan başlar İnsan nerede kaybettiyse Allah oradan bulmaya çağırır İnsan nerede tökezlediyse Allah oradan kalkıp doğrulmaya çağırır insanı Öyleyse Oku Yaratan Rabbinin adıyla O seni sevgi-ilgi-alakâdan yarattı İnsan: Sevgi-İlgi-Alakâdan yaratıldı ise; Sevmeyen-ilgilenmeyen-alaka kurmayan=İNSAN değildir! Sevgi-İlgi-Alakâ = Çeker Sevgisizlik-ilgisizlik- alakâsızlık = İter Kimler evine döner = Evini sevenler Kimler evini terk eder = Evini sevmeyenler Yaratılış: Sevgi-İlgi- Alakâ ise Ölüm : Sevgisizlik-İlgisizlik-Alakâsızlıktır! Besmele: Başlamaktır-Başlangıçtır Bağışlayan ve Koruyan Allah'ın adı ile... İnsanı yaratmaya: Sevgi-İlgi-Alakâ'dan başlayan Allah O'nun bağışlamasına korumasına sığınarak başlayan İnsan Allah İle İnsan arasındaki yarat(ıl)ış ortaklığının anahtar kelimeleri Sevgi ...İlgi ......Alakâ .........Korumak ............Bağışlamak! O halde O halde Kendinizi Sevin = Eşinizi Sevin Kendinizle İlgilenin = Eşinizle ilgilenin Kendinizle alakâ kurun = Eşinizle alakâ kurun Kendinizi Bağışlayın-koruyun = Eşinizi bağışlayın ve koruyun (Kişisel bunalımları-depresyon- (Evliliğin yıkılmasını önler) ları önler) O halde acılı Mekke ortamına geri dönelim Sevgisizliğin-alakasızlığın-köleliğin-öldürmenin-faizin-katliamların-Çöl'ün ortasında Bir yetimin kalbinden Allah'ın insanlığa seslenişi: Bir annenin evladına seslenişi gibidir! Ah Muhammed! Kırdılar mı sizi? Kiminizi köleleştirip-kiminizi sattılar mı? Korktunuz mu? Güvenmeyi mi kaybettiniz? Kirlendiniz mi? Pislendiniz mi? Canınız mı yandı? Kan mı sıçradı üzerinize? Yalanlar mı sıçradı? Putlar mı sıçradı? O halde İnsanlık tarihinin önüne çıkıp Yaratılışı yeniden hatırlatalım mı seninle? Oku! Yaratan Rabbinin adıyla! O seni İlgiden-Alakâ'dan yarattı Senin Rabbin çok cömerttir Kalemi kullanmayı öğretti Ve bilmediğini.... Acılarını al! Yasla başını Allah'ın sesine! Kıs sesini! Dinle: Seninle konuşan Rahman ve Rahim olan Allah'tır! Senin de aradığın şeyler bunlar mağaralarda! Haydi Sarıl Allah'a Secde Et ve Yaklaşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş( 1/19)
Bebelerimm 23 Nisan
Delek ve Sümeyye ablaları sağolsunlar .bi de ben :))))
KarakamıÅ� 23 Nisan Gösterisi
Yükleyen burcu04. - Üniversite yaÅ�amına ait videoları izleyin.
Üzülme!!!
Üzülme! Üzülebiliyorsan bir kalbin var demektir. Kalpsizler üzül(e)mezler ki. Ne mutlu sana ki, üzülebiliyorsun. Dokunan var demek ki kalbine. Ya dokunulmasaydı kalbine. Ya hüznün gönül toprağını karmasına izin verilmeseydi. Demek ki gözden çıkarılmadın. Demek ki sen hâlâ bir umut tarlasısın. Üzülme! Üzülüyorsan, Biri var ki cılız varlığını düştüğü çamurdan kaldırmak istiyor. Onun için dokunuyor kalbine. Kıymetini bil ki, üzmeye değer görüyor seni. Hüzünlerin kalbinin toprağını allak bullak ediyorsa, sen ekilmeye layık bir topraksın demektir. Kaygıların vuruşuyla tuz buz oluyorsa taş katılığında büyüttüğün güvencelerin, yarılan göğsüne umut fidanları dikiliyor demektir. Üzülme! Yüzün yerde geziyorsan, ellerin boynuna sarılı ise, içini ısıtacak haberlerin mürekkebi damlıyor olmalı ömrünün defterine. Kar yağıyorsa güvendiğin dağlara, yarının ovalarında rengârenk çiçeklerin olacak demektir. Hırçın fırtınalar sarsıyorsa sevinçlerinin zirvesini, rüzgârlar dövüyorsa umudunun yamaçlarını, bir yüce dağsın sen demek ki, az bekle, eteğinden serin pınarlar akmaya başlayacak demek ki
Üzülme! Üzülüyorsan, şımaramazsın. Kibrin kirli tuzağına düşemezsin. Kendini beğenmişliğin çamuruna dolaşmaz ayakların. Uzak geçersin isyanlı yollardan. Heveslerinin ardı sıra düşüp nisyan uçurumlarının başına sürüklenmezsin. Seni Biri yakınlığına çağırıyor demek ki
Gözden çıkarmamış olmalı seni. Üzülme! Üzülüyorsan, bir kutlu teselli kapısının önünde bekletiliyorsun demektir. Gözlerini kaldır vefasız dünyanın eşiğinden. Gönlünün elinden çıkar sebeplerin boş avuntularını. Umudunu kes sahte doymalardan. Yüreğini küstür coşkulardan. Kapı açıldı açılıyor demektir. Üzülme! Üzülüyorsan, kaybedeceğin bir şeyler var demek ki
Kaybedeceği bir şeyi olanlar çoktan kazanmışlardır. Eline geçmeyenleri saymakla tüketme nefesini, elindekileri saymaya başla. Hepsini saysan bile, nefesini saymaya nefesin yetmeyecek demektir. Bak işte zenginsin. Üzülme! Seni bir İşiten var. Seni, senin kendini bile sevmenden önce O sevdi. Senin kendini bile bilmediğin unutuş kuyularından çekip çıkardı seni. Çektiğin acılara habire meşgul çalan telefonlar gibi kör ve sağır değil O. Yüreğinin her yangınına O yetişiyor. Ayrılıklarına ve sıkıntılarına metal soğukluğundaki plazalar gibi umursamaz değil O. Yitirdiklerinin hepsini sana iade edeceğine söz veriyor. Sevdalarına ve özlemlerine çok seçenekli sınav kâğıtları gibi tatsız ve tuzsuz formüller sunmuyor. Seni herkesten çok anlıyor, seni senin kendini düşündüğünden çok düşünüyor. Gözyaşlarınla imzalayasın istiyor yakarışlarını. Bir ebedî çerçevenin içinde, gösterişsiz bir kullukla fotoğraflamak istiyor seni. Dağılıp giden ömür kırıntılarının arasından sıcacık bir kardelen ümidi devşiresin istiyor. Keyfinin çatlak kabuklarının arasından sonsuz teselli pınarları akıtmak istiyor. Üzülme! Varlığının tenine çiziktir her hüzün. Varlığından haber verir üzüntün. Hatırlar mısın, bir zamanlar hatırlanmaya değer bir şey bile değildin. Hiç umursanmadan çöpe atılabilecek kirli bir su iken sen, yüzüne bir tek O baktı. Kimselerin arayıp sormadığı, önemseyip adını bir kenara yazmadığı o günlerde, Senin adını ilk O andı. Hatırını bildi. Seni yanına aldı. Hep yanında oldu. Sen seni unutup da başını yastığa koyduğunda bile, seni her defasında sabaha çıkardı. Sen Onu defalarca unuttun ama O seni asla unutmadı. Üzülme! Onun en sevdiği kulu da yalnız kaldı. Taşlandı. Sürüldü. Yaralandı. Aç susuz kaldı. Yuvasına uzaktan göz yaşları içinde baktı. Mağarada yapayalnız ve korunmasızdı. Senin gibi üzülen yol arkadaşına sonsuz müjdeler veren tebessümüyle fısıldadı: Lâ tahzen, innAllahe meânâ. Üzülme! Kaldır yüzünü yerden. Omuzlarından sarsıp kendine getirmek istiyor seni Sevgili. Rabbin sana küsmedi ki...Gözlerinin içine içine bak sevdiklerinin.Rabbin seni unutup yalnız bırakmadı ki....
Mika - Rain
Mika - Rain - NRJ Music Awards 2010
Yükleyen letelevengeur. - Video klipler, sanatçı röportajları, konserler ve çok daha fazlası.
Mikaaaaaaaa.....:))
Alice Harikalar Diyarında
Alis Harikalar Diyarında HD Fragman - Alice in Wonderland
Alice Harikalar Diyarı’nda yeniden çevriminde güçlü kız imajı baz alınarak Tim Burton tarafından seyircinin karşısına çıkarılıyor. Linda Woolverton’ın çocuk romanından uyarlanan yapım 17 yaşındaki Alice’in sosyeteye tanıtım partisinde beyaz bir tavşanı takip ederek kendini harikalar diyarında bulmasıyla başlıyor. Aslında 10 sene öncesinde de ziyaret ettiği yeri ikinci ziyaretinde hatırlamıyor bile.
Johny yapmış yine yapacağını.Çocuk filmi diye düşünmeyin ben çok beğendim.Tavsiye ederim...
Eşrefpaşalılar :)))
E�ref Pa�alılar fragmanı
Yükleyen transportr. - Tüm sezonlar ve tüm bölümler
İzmir Eşrefpaşa’dan gelip İstanbul’a yerleşmiş iki dosttan biri olan Tayyar (Hüseyin Soysalan), güç ve iktidar tutkusu ile büyük bir mafya lideri olurken; Davut (Turgay Tanülkü), küçük mahallesinde namusuyla kahvesini işletmektedir. İkisi de aynı kadını sevmiştir fakat Madam Eleni (Sermin Hürmeriç) Davut’u sevmesine rağmen Tayyar ile evlenmek zorunda kalmıştır. Bir de kızı Duygu (Deniz Özpınar) dünyaya gelir. Fakat Tayyar, Madam’ın gönlünün Davut’ta olduğunu bildiğinden bunu sindiremeyip kızı ile birlikte Madam’ı ortada bırakır. Tayyar bir şekilde intikam alacaktır ve bunu Davut’un evlatlığı Nusret’i (Burak Tarık) kendi yoluna çekerek yapacaktır. Mahalle kabadayısı Nusret ise bir tarafta sevdiği kız, sevdiği insanlar; diğer tarafta ise para ve saltanat arasında kalır. Bu iki dünya arasında bocalarken mahallenin metruk camisine bir Hoca (Sinan Taymin Albayrak) tayin olur ve olayların seyri değişmeye başlar…
Ben sevdim filmi,umarım siz de seversiniz...
-Dinle de feyz al lan zibidi:)))
-Hocam günlerdir üzerine tefekkür ettiğim bir konu var.Abdulkadir Geylani Hazretleri annesinden evvel doğmuş diyolar doğru mu?? :)))
Şüphesiz Paket
Hep duyarız ya hani: "Şüpheli paket bulundu!" "Şüpheli paket imha edildi!" Bize "şüpheli paket"ler aratan, bizi "şüpheli paketler" yüzünden yolumuzdan eden, bizi "şüpheli paket"in patlamasıyla sevdiklerimizden eden, bizim için "şüpheli paket"ler hazırlayanların içinde bir paket var mı acaba?
Hiç şüphesiz, vardır... Maddenin sakınımı kuralı: "hiçbir paket yoktan var olmaz..." Gelip gidenler, bir olup bir olmayanlar, var olanlar arasından gelir ve gider. Yoğu var edenin var etmesinin sonrasında hazırlanır "paket"lerin hepsi. Hiç şüphesiz bir paket vardır şüpheli paketlerin öncesinde...
Hiçbir bomba düzeneği yokluktan düzenlenmez. Paketlerin hiçbiri onları "şüpheli paket" diye hazırlayanların içindeki şüphesiz patlama olmasa patlamasını bilmez/di.
"Şüpheli paket"in bir "şüphesiz paket"leyeni var.
Bir bombanın şarapneli olsaydım ben... Meselâ, bir kız çocuğunun kalbini delecek paslı bir çivi... Sözgelimi bir sevgilinin güzelim yüzünü parçalayacak kirli bir jilet parçası... Meselâ, bir mutluluğun yolunu kesecek, huzuru yakıp kavuracak insafsız bir barut tozu... Akşam babasından oyuncak bekleyen bir çocuğun elini böğründe bırakacak bir metal parçası...
Hiç özler miydim bir bomba düzeneğinin içinde yer almayı? Hayallerimde var mıdır bir yüzü parçalayacak uğursuz bir "kir" olmak? Çok mu idealdir bin mutluluğu ezecek, bir tebessümü yarıda bırakacak bir haksızlığın "parça"sı olmak? Niye istesin kendi halinde paslı bir çivi ya da sessiz bir metal kıymığı bir "şüpheli paket"in yerlisi olmayı?
Cevap hiç şüphesiz ortada...
Şüphelenilmesi gereken, o parçaları bir araya koyan "el"in sahibi.. Kimdir o? Hayvan değil! Çivi değil! Plastik değil! Kablo değil! Teneke değil!
Patlamaya utanan bombaları utanmazcasına sokağa koyabilen...
Masum bir çocuğun göğsüne saplanmayı olmayan aklının olmayan ucundan bile geçiremeyen bir paslı çiviyi suça saplayan...
Sokağın köşesinde, marketin kuytusunda hiç beklenmedik bir "şüpheli" olmaya hiç heveslenemeyecek o metalleri şüphesiz bir katil olarak düzenleyen...
Kalbinde "kin düzeneği" kuran...
Yüreğinde "nefret bombaları" tezgâhlayan...
"Mühimmat" yüklü kamyonlardan önce kafasını tonlarca "imha fikri"yle dolduran...
Düşmanlığın fitilini yüreğinin lanetli yangınından tutuşturan...
Masum metal parçalarını masum insanların yüzüne çarptırarak "infilak" eden...
"Pimi çekilmiş" bir el bombası dehşetiyle aramıza savrulan...
...insandır paket.
Hiç şüphesiz...
"Şüphesiz paket" insan
Senai Demirci
Hiç şüphesiz, vardır... Maddenin sakınımı kuralı: "hiçbir paket yoktan var olmaz..." Gelip gidenler, bir olup bir olmayanlar, var olanlar arasından gelir ve gider. Yoğu var edenin var etmesinin sonrasında hazırlanır "paket"lerin hepsi. Hiç şüphesiz bir paket vardır şüpheli paketlerin öncesinde...
Hiçbir bomba düzeneği yokluktan düzenlenmez. Paketlerin hiçbiri onları "şüpheli paket" diye hazırlayanların içindeki şüphesiz patlama olmasa patlamasını bilmez/di.
"Şüpheli paket"in bir "şüphesiz paket"leyeni var.
Bir bombanın şarapneli olsaydım ben... Meselâ, bir kız çocuğunun kalbini delecek paslı bir çivi... Sözgelimi bir sevgilinin güzelim yüzünü parçalayacak kirli bir jilet parçası... Meselâ, bir mutluluğun yolunu kesecek, huzuru yakıp kavuracak insafsız bir barut tozu... Akşam babasından oyuncak bekleyen bir çocuğun elini böğründe bırakacak bir metal parçası...
Hiç özler miydim bir bomba düzeneğinin içinde yer almayı? Hayallerimde var mıdır bir yüzü parçalayacak uğursuz bir "kir" olmak? Çok mu idealdir bin mutluluğu ezecek, bir tebessümü yarıda bırakacak bir haksızlığın "parça"sı olmak? Niye istesin kendi halinde paslı bir çivi ya da sessiz bir metal kıymığı bir "şüpheli paket"in yerlisi olmayı?
Cevap hiç şüphesiz ortada...
Şüphelenilmesi gereken, o parçaları bir araya koyan "el"in sahibi.. Kimdir o? Hayvan değil! Çivi değil! Plastik değil! Kablo değil! Teneke değil!
Patlamaya utanan bombaları utanmazcasına sokağa koyabilen...
Masum bir çocuğun göğsüne saplanmayı olmayan aklının olmayan ucundan bile geçiremeyen bir paslı çiviyi suça saplayan...
Sokağın köşesinde, marketin kuytusunda hiç beklenmedik bir "şüpheli" olmaya hiç heveslenemeyecek o metalleri şüphesiz bir katil olarak düzenleyen...
Kalbinde "kin düzeneği" kuran...
Yüreğinde "nefret bombaları" tezgâhlayan...
"Mühimmat" yüklü kamyonlardan önce kafasını tonlarca "imha fikri"yle dolduran...
Düşmanlığın fitilini yüreğinin lanetli yangınından tutuşturan...
Masum metal parçalarını masum insanların yüzüne çarptırarak "infilak" eden...
"Pimi çekilmiş" bir el bombası dehşetiyle aramıza savrulan...
...insandır paket.
Hiç şüphesiz...
"Şüphesiz paket" insan
Senai Demirci
Çanakkale !!!
Hepsinin aziz ruhları şad olsun ...Ruhlarına bol bol Fatiha okuyalım inşallah...
Çanakkale SavaÅ�ı'nın hiç yayınlanmamıÅ� görüntüleri -
Yükleyen livanca. - Dünyanın her yerinden videolar.
Dünyanın Sonuna Doğmuşum
Sıkıldım çok her dakika düşünmekten,üzülmekten
Artık yok kalmadı gücüm düşmekten,yenilmekten
Pişmanım erken vazgeçmekten kendimden,
Bu alem geçmiş kendinden Ne Gelir Eldenn????????
Dünyanın sonuna doğmuşum
Ya da ölmüşüm de haberim yokk
İyi bilirdik derler ardımdan
Bundan büyük yalan yok...
Manga Dünyanın Sonuna DoÄ�muÅ�um 2009 Full Albüm Mp3 indir
Yükleyen DailyMEMOtion. - Yüksek çözünürlüklü video keyfini yaÅ�ayın!
"Hayat fırtınanın geçmesini beklemek değil, yağmurda nasıl dans edileceğini öğrenmektir." Kurtuluşu için İbrahim [as] ateşin sönmesini beklemedi, ateş yanarken de "serin ve selamet"te olunabileceğini öğretti. Ateşin içinde var ettiyse seni Yaradan, ateşte yanmaz bir "İbrahimî ten" de lutfedecektir, inan. Ateşin içinden çıkarılmayı istediğin kadar, ateşin içinde de O'na dost/"halil" olmayı bil.
Her aşk ölümü tadacakk
Kimileri kaybolur unutulur hatta sesi bu şehirde
Bir gidenle, bir kalanın bilinir hikayesi
Kimileri hayattan mutlu sonlar çalar bu şehirde
Kiminin de bizim gibi yarım kalır hikayesi
Ne dualar kurtarır bizi artık ne de zaman
Unutabilmek gerek bazen ağlamadan
Ne yeni bir aşk avutur bizi ne de geçmişin izi
Kabullenmek gerek bazen yenilgiyi
Bir hüzün şehri ayırdı bizi
Ve bu son olmayacak
Gözyaşıyla beslenir
Her aşk ölümü tadacak
Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz!!!
yehha! | NAMAZ KILARKEN VEFAT ETTİ-Nasıl yaşarsanız öyle ölürsü... video videoları seyret izle indir yükle
Hepimizin kaçınılmaz sonu böyle olsun inşallah...
Hepimizin kaçınılmaz sonu böyle olsun inşallah...
Ardından bakarım...
Bir hariç ve bir dahil
İki cüsse bir kıssa bir hisse
Biri uzaklaşır ve biri yanaşır bahse
İki göz var biri kuru çöl öteki su dolu kase
Bak sürmeli Yunus mutsuz her şey tatsız tuzsuz
Hâlim biraz huysuz yaptıkların mahsus
Çünkü bildiklerim bana mahsus
Budala kuş bu dala konma ve uç sonsuz
Bak düştükçe düşesi geliyor yağmur damlalarının ve
Sindikçe sinesi geliyor Yunus’un
Ama sakinlerin hali pişkin çok yemiş göbekleri şişkin
Ahvalim değişkin yerinde durmaz vaktim
Geçer gider vedalar
Uğultum taban ve en garip tual
İçinde ben ve benden bozma yansımalar
Ben ve benden sızma hakiki gözyaşı var lan
Bu cihanın kayışları kopsun
Dönüp duran seyyar dünya ilk istasyonda dursun
Dışarıda ıssızlık bensiz, bendeyse yalnızlık ıssız
Sen git ardından bakarım...
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden...
Merdiven çıkmak gibidir hayat.
Bazen yavaş çıkarsınız,bazen hızlı…
Bazı basamaklar incecik kolay çıkılabilir cinstendir,bazıları ise tutunacak bir yer olmadan çıkılamayan cinsten…
Bazen tüm basamaklar aynı olsa da çıkmaktan yorulduğunuz için duraklarsınız.
Bazen de yanınızda tutunacak bir yeriniz olmadığı için.
Siz bir yerde takıldığınızda yol arkadaşlarınızdan bazıları (o basamağı daha önce atlayıp çıkmış olan)size el uzatır omuz verir,bazıları ise ben yoluma bakarım der bırakır gider.
İki tarafta haklıdır.
İki taraf da sizin o basamağı aşabileceğinizi bilir.Biri bu süreçte yardımcı olmayı seçer biri de kendi başınıza olgunlaşmanız için sizi bırakır.İkisi de işe yarar.
Merdiven çıkmak gibidir hayat…
Eğer yorulduğunuzda oturup kalırsanız bir daha kalkmanız çok zor olur.Nefes nefese de kalsanız,sürüne sürüne de çıkmak zorunda olsanız devam etmeniz gerekir.Biraz zorlanırsınız ama o zorluğu yaşamadan da maalesef düzlüğe çıkamazsınız.Onca zorlukla uğraşıp çıktığınız o düzlükte ise basamaklarda yaşadığınız zorlukların hiçbiri aklınıza gelmez.Sadece oturur biraz dinlenirsiniz.Ve ardından önünüzdeki uzun ve aydınlık yolu görürsünüz.Sizi geride bırakıp daha önceden o düzlüğe çıkanlar mutlu olsunlar.Allah selamet versin.Siz yanınızda size omuz veren ve sizin sonuna dek yanınızda olacağınız kişilerle beraber yolunuza devam edersiniz…
Allah hepimizin yolunu açık etsin inşallah….
Bazen yavaş çıkarsınız,bazen hızlı…
Bazı basamaklar incecik kolay çıkılabilir cinstendir,bazıları ise tutunacak bir yer olmadan çıkılamayan cinsten…
Bazen tüm basamaklar aynı olsa da çıkmaktan yorulduğunuz için duraklarsınız.
Bazen de yanınızda tutunacak bir yeriniz olmadığı için.
Siz bir yerde takıldığınızda yol arkadaşlarınızdan bazıları (o basamağı daha önce atlayıp çıkmış olan)size el uzatır omuz verir,bazıları ise ben yoluma bakarım der bırakır gider.
İki tarafta haklıdır.
İki taraf da sizin o basamağı aşabileceğinizi bilir.Biri bu süreçte yardımcı olmayı seçer biri de kendi başınıza olgunlaşmanız için sizi bırakır.İkisi de işe yarar.
Merdiven çıkmak gibidir hayat…
Eğer yorulduğunuzda oturup kalırsanız bir daha kalkmanız çok zor olur.Nefes nefese de kalsanız,sürüne sürüne de çıkmak zorunda olsanız devam etmeniz gerekir.Biraz zorlanırsınız ama o zorluğu yaşamadan da maalesef düzlüğe çıkamazsınız.Onca zorlukla uğraşıp çıktığınız o düzlükte ise basamaklarda yaşadığınız zorlukların hiçbiri aklınıza gelmez.Sadece oturur biraz dinlenirsiniz.Ve ardından önünüzdeki uzun ve aydınlık yolu görürsünüz.Sizi geride bırakıp daha önceden o düzlüğe çıkanlar mutlu olsunlar.Allah selamet versin.Siz yanınızda size omuz veren ve sizin sonuna dek yanınızda olacağınız kişilerle beraber yolunuza devam edersiniz…
Allah hepimizin yolunu açık etsin inşallah….
Ak mı kara mı?????
Dürüst renktir beyaz...İçi dışı bir yani...Sır yok,iki yüzlülük yok…Üzerindeki renkleri en canlı şekliyle gösterir.Haksızlık etmeden,başka hiçbir rengin yapamayacaği şekilde.
Kir gösterir beyaz…İçi dışı bir yani…Sır yok,ikiyüzlülük yok…Kirlenmişse kirlidir.Beğenir üzerinize alır yada beğenmez istemem der çeker gidersiniz…Çoğu insanın yaptığı gibi…
Siyah sinsidir…Siyah ikiyüzlüdür…Hiçbir zaman ondan emin olamazsın...Sadece düşünürsün…Kirli mi temiz mi?Nasıl anlarsın?????Anlayamazsın…Ancak onu üzerinden attığın zaman anlarsın…Tertemiz dediğin anda içinde öyle pislikler barındırır ki akan kirli sularını gördüğünde sen bile şaşırırsın.Bunu nasıl üstümde taşıdım diye…
İşte bu yüzden siyah ve beyaz bir araya gelemez.Beyazın dürüstlüğü siyaha ağır gelir.Siyahın sinsiliği beyazı hep şüphe içinde yaşamak zorunda bırakır.Bir araya geldiklerinde ise gri olur.Ne geçmiş hallerini hatırlayabilirler ne de gelecek adına bir umut taşıyabilirler…İkisi de kendinden başka bir şey olmaya çalışarak yalan geçirir zamanlarını…
En iyisi herkes yerinde dursun…Siyah kendi gibi bir sinsi bulsun ve sonsuza dek birbirlerini kandırarak mutlu olsunlar….
Beyaz kendi gibi bir sazan bulsun.Düşe kalka geçirsinler ömürlerini…
Ama gri olmaya çalışmasınlar…Aksi takdirde iki taraf da baştan kaybeden olmayı kabullenmiş demektir.
Kimse kaybetmesin herkes mutlu olsun inşallah…
Bu arada en çok tercih ettiğim renk siyah ama ben siyah değilim….Paylaşmak istedim:))
Kandilimiz mubarek olsun...
İyiki doğdun...
Dursun ali erzincanlı--ay yüzlüm
Yükleyen tanyurd. - Yüksek çözünürlüklü video keyfini yaşayın!
İnsanların kabul etmek istemedikleri durumlarda güçlü olmalarını sağlayan
bir dua vardır.Duanın gücü insan doğasını iyi anlamasından kaynaklanmaktadır.
Çünkü pek çoğumuz bize dağıtılan ele karşı öfke duyarız.Çünkü pek çoğumuz korkakça doğru
olanı savunmaktan kaçarız.Çünkü pek çoğumuz imkânsız durumlarda çaresizliğe düşüp vazgeçeriz.
İyi haber. Allah bu duayı edenleri duyar ve yanıt verir.Kötü haber.Yanıtı bazen hayır olur.
Allahım, değiştiremeyeceğimizşeyi kabul etme dinginliğini ve değiştirebileceğimiz şeyi
değiştirme cesaretini,Ve aralarındaki farkı bilmemizi sağlayacak bilgeliği bize bahşet.
Hayal...
Kız duvarın dibinde yanındaki arkadaşlarından biriyle konuşurken gözüne biri takılır.
Belli ki az önce kendisi de o kişinin gözüne takılmıştır ki çocuk çerçevesiz gözlüklerinin üzerinden hafifçe kıza gülümsüyordur.
Kız ne diyeceğini,elini kolunu nereye koyacağını bilemez,hafifçe tebessüm edip kafasını önüne eğer.
Derken çocuk kızın yanına yaklaşır ve der:
“İsmini bilmeme gerek yok.Seni tanıyorum.Ruhunun en temiz ve en karanlık noktalarını görüyorum.Daha önceden yaşadığın iyi kötü her şeyi ,pişmanlıklarını ,hatalarını,özlemlerini,korkularını anlıyorum ve kabul ediyorum.Aynı hataları benimle birlikte tekrarlamamaya varmısın????”
Kız ne diyeceğini bilemez halde başını önüne eğer.
Normalde çirkef,yüksek sesle konuşan biri olmasına rağmen dudaklarınbın arasından incecik bir ses çıkar.
“VARIM!!!”
Derken içeri Acun Ilıcalı girer ve bağırır:Varım diyoooorrrrr….
Tepeden balonlar konfetiler yağmaya başlar.
Tam kapıdan nikah memuru girerken anneannesi kızı uykusundan uyandırır…
Bazı insanlar mutlu olmak için sonsuza dek uyumalıdırlar.Ben de onlardan biriyim.
Saygılarımla…
Belli ki az önce kendisi de o kişinin gözüne takılmıştır ki çocuk çerçevesiz gözlüklerinin üzerinden hafifçe kıza gülümsüyordur.
Kız ne diyeceğini,elini kolunu nereye koyacağını bilemez,hafifçe tebessüm edip kafasını önüne eğer.
Derken çocuk kızın yanına yaklaşır ve der:
“İsmini bilmeme gerek yok.Seni tanıyorum.Ruhunun en temiz ve en karanlık noktalarını görüyorum.Daha önceden yaşadığın iyi kötü her şeyi ,pişmanlıklarını ,hatalarını,özlemlerini,korkularını anlıyorum ve kabul ediyorum.Aynı hataları benimle birlikte tekrarlamamaya varmısın????”
Kız ne diyeceğini bilemez halde başını önüne eğer.
Normalde çirkef,yüksek sesle konuşan biri olmasına rağmen dudaklarınbın arasından incecik bir ses çıkar.
“VARIM!!!”
Derken içeri Acun Ilıcalı girer ve bağırır:Varım diyoooorrrrr….
Tepeden balonlar konfetiler yağmaya başlar.
Tam kapıdan nikah memuru girerken anneannesi kızı uykusundan uyandırır…
Bazı insanlar mutlu olmak için sonsuza dek uyumalıdırlar.Ben de onlardan biriyim.
Saygılarımla…
Tek kalemde çizdirdim...
Hep söylüyorum iyi bir arkadaşım diye.Dün gözlerimi çizdirdim.Hafif ağrım var.Evin içinde güneş gözlüğüyle dolaşıyorum.Işığa karşı çok hassasım.Buna rağmen "Acaba Burcu ne yaptı göz işini"diye düşünen ama bazı nedenlerden dolayı beni arayamayan arkadaşlarıma haber vermek istedim.Artık gözlüksüzüm :)Beni merak etmeyşn çok iyiyim.ve ne olursa olsun sizi seviyorum.Selametle....
kabul et ya da reddet!!!
Kan döker elde batan bu diken,
Sökemedin onu yine kılıcı diken,
Sabrın sonu selamet, başı metanet,
Bundan ibaret hayat kabul et.
geçmişi yok say
Hayat, oyun zaten ve de şansa bakar
Ve ne gelir elden ama insan umar,
Hayat ki sorar, cevaplar arar,
Bulur bulamaz bilemem bir tek şans var.
Ve vakit çok dar, ne kadar uzaksın.
Bir cevap bulsam...
Zaman ki susar,
Bak elde ne var?
Hayal meyal hatırlarız bırak geçmişi yok say...
Her yeni gün, beraberinde bir sürü yalanı getirir. Bunların en kötüsü, uykuya dalmadan önce kendimize söylediklerimizdir.Karanlıkta fısıldarız, kendimize... mutlu olduğumuzu ya da ...onun mutlu olduğunu söyleriz. Değişebileceğimizi... ya da onun fikir değiştirebileceğini söyleriz. Kendimizi, günahlarımızla birlikte yaşayabileceğimize ikna ederiz ya da onsuz yaşıyabileceğimize.Evet, her gece, uykuya dalmadan önce, kendimize yalan söyleriz. Ertesi sabah, bütün söylediklerimizin gerçek olabileceğini umarak.
Cennetimden Bakarken
Video: Cennetimden Bakarken - Fragman Benzer: cennetimden
Ben filmi çok beğendim,eğer yanınızda çok bilmiş arkadaşlarınız olmazsa izlerken daha çok zevk alırsınız benden uyarması;)))İyi seyirler...
Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık...
Dost kara günde mi belli olur?
Ama karanlıkta ne hiçbir şey görünür ne de hiç kimse…
Karanlıkta göremediğiniz hiçbir şey tekin değildir.
Bilemediğim,tanıyamadığım,anlayamadığım karanlık bir oda dolusu insanın artık hayatımda yeri yok.
Kendi kendilerine gelip mırıldanırlar,size destek olmaya çalışırlar sözde ama farkında olmadan daha çok korkuturlar.
Buna rağmen elinde ufacık bir mumun ışığıyla gelmeye çalışanlar varsa onları içeri alın.
Elinde bir mumla gelen tek kişi de olsa onunla tüm dünyamı doldurabilirim.
Elimde bir mum yoksa kimseyi aydınlatamayacaksam ben de kimsenin odasına girmeyeceğim söz veriyorum.
Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık…
Gerçekten iyi gelecektir.
Deneyin…
Karanlığı seçmek sizin elinizde olmasa bile…
Ama karanlıkta ne hiçbir şey görünür ne de hiç kimse…
Karanlıkta göremediğiniz hiçbir şey tekin değildir.
Bilemediğim,tanıyamadığım,anlayamadığım karanlık bir oda dolusu insanın artık hayatımda yeri yok.
Kendi kendilerine gelip mırıldanırlar,size destek olmaya çalışırlar sözde ama farkında olmadan daha çok korkuturlar.
Buna rağmen elinde ufacık bir mumun ışığıyla gelmeye çalışanlar varsa onları içeri alın.
Elinde bir mumla gelen tek kişi de olsa onunla tüm dünyamı doldurabilirim.
Elimde bir mum yoksa kimseyi aydınlatamayacaksam ben de kimsenin odasına girmeyeceğim söz veriyorum.
Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık…
Gerçekten iyi gelecektir.
Deneyin…
Karanlığı seçmek sizin elinizde olmasa bile…
Gıybet!!!
Kardeşleri Yusuf'u kuyuya atarken, "gayb" olmasını. yani kaybolmasını ümit ettiler. Öldürmediler ama diriliğini gözden düşürmeyi hedeflediler. Kıymetinin ancak kendilerinin bildiği Yusuf'u ucuzcu kervanların insafına bıraktılar. Kıymetini kardeşlerinin bilmediği bir kardeş, Yusuf da olsa ucuza satılmaya değmez mi?
Diyeceğim o ki, biz de gıyabında bir kötülüğünü andığımız kardeşimizi Yusuf gibi kuyuya atıyoruz. O kuyu ki, bir "gayb" yeridir. İnsaf ehlinin, kıymet bilenlerin uğramayacağı bir yerdir. Gıybetini yaptığımız kardeşimizi işte biz böylece ucuza satıyoruz. Değersizleştiriyor; çok az pahaya satılacak bir köleye dönüştürüyoruz.
Soralım kendimize... Kim Yusuf'u kuyuya atma suçundan masumdur? Kim kuyuya atılmış Yusuf'ları ucuza satmaktan ve satın almaktan sakınabilmiştir? Kimin dilinde kardeşi Yusuf'a ait sahte kanlı bir gömlek yoktur?
Anlaşılan o ki, şeytan yaptıklarımızı bize süslü gösteriyor... Nefsimiz bize gıybetimizi lezzetli yapıyor. Her gıybet bir masum Yusuf'u pazarda ucuza satılan bir köle eyliyor. Yabancı ve insafsız gözlerde, aldırışsız ve izansız dillerde yağmalandıkça yağmalanıyor kardeşimiz Yusuf...
Not: Yusuf'un atıldığı kuyuyu, Kur'ân, "gayâbet'ül cubb" diye tarif eder: gayâbet ile gıyab/gıybet aynı kelimedir. "Görünmeyecek derinlik" ya da "içindekini görünmeyecek kadar saklayan çukur" demektir. Kardeşimizin gıyabımızda olduğu zaman ve mekanlar, tıpkı o "kuyu" gibidir. Hem kardeşimizi kimseye görünmeyecek kadar saklar hem yaptığımız gıybeti bize göstermeyecek kadar bizi bizden saklar.
Hayatla röportaj
Hayatla röportaj yaptığımı gördüm rüyamda.
"Benimle röportaj mı yapmak istiyorsun?" diye sordu Hayat.
"Zamanın var mı?" diye sordum.
Gülümsedi ve ‘’Benim sonsuza kadar zamanım var.’’dedi.
Ne sorular var yüreğinde?İnsanlarla ilgili en çok neye şaşırıyorsun?diye sordum.
Hayat basladı anlatmaya:
Çocukluktan sıkılıp büyümek için acele ediyorlar, sonra yine çocuk olmanın özlemini duyuyorlar. Para kazanmak için sağlıklarını kaybediyorlar, sonra sağlıklarını kazanmak için paralarını kaybediyorlar. Gelecekle ilgili edişelenmaekten şimdiyi unutuyorlar. Sonra da ne şimdiyi ne geleceği yaşayabiliyorlar. Deneyim iyi bir öğretmendir diyorlar ama deneyimin faturasını ödemek istemiyorlar. Hayatlarını kazanmak için eğitim alıyorlar ama yaşam ustası olmayı bilmiyorlar. Bu nedenle de, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyorlar, hiç yaşamamış gibi ölüyorlar."
Hayat elimi tuttu sıkı sıkı.. Bir süre sessiz kaldık,birşey konuşmadık.Sonra derin bir nefes aldım. Ona, insanların neleri öğrenmelerini istediğini sordum.
Hayat yanıtladı:
"Hiç kimseyi seni sevmeye zorlayamayacağını, yapabileceğin tek şeyin seni sevmelerine izin vermelerini isterdim. Affetmenin affederek öğrenilebileceğini öğrenmelerini isterdim. Başkalarıyla kendilerini kıyaslamamayı öğrenmelerini isterdim. İki insanın aynı şeye bakıp farklı şeyleri görebileceğini öğrenmelerini isterdim."
"Zengin insanın en çok şeye sahip olan değil, en az şeye ihtiyaç duyan insan olduğunu öğrenmelerini isterdim. Bir sevecen yüreği derinden yaralamanın bir anda olduğunu; ama iyileştirmenin çok uzun sürdüğünü öğrenmelerini isterdim.Hayata pozitif bakmanın yaşama sevincini bir kat daha artırdığını öğrenmelerini isterdim..’’
Hayat derin bir nefes verdi. Hayatın nefesi kelimelere dönüştü.
"Söylediklerimi yüreğine kaydet.’’dedi.söylediği cümleyi yüreğime kaydetmiştim..
"Başkalarını affetmek yeterli değil, kendini de affetmeyi öğren".
Yüreğim kuş gibi hafiflemişti. son olarak bir soru daha sordum’’Hayat benden ne istiyorsun?’’dedim usulca..
Bütün odayı beyaz bir ışık kaplamıştı ve Hayat yanıtladı.
"Senin kendin olmanı istiyorum, yoksa başkası olurdun. Sana bugün ihtiyacım olduğunu bil, yoksa bugün benimle olmazdın. Kendi eşsizliğini ve biricikliğini bil; çünkü ben kendimi tekrar etmeyecek kadar yaratıcı ve zenginim. ve gerçekten TEK değerli olanım. Değerimi bil."
"Benimle röportaj mı yapmak istiyorsun?" diye sordu Hayat.
"Zamanın var mı?" diye sordum.
Gülümsedi ve ‘’Benim sonsuza kadar zamanım var.’’dedi.
Ne sorular var yüreğinde?İnsanlarla ilgili en çok neye şaşırıyorsun?diye sordum.
Hayat basladı anlatmaya:
Çocukluktan sıkılıp büyümek için acele ediyorlar, sonra yine çocuk olmanın özlemini duyuyorlar. Para kazanmak için sağlıklarını kaybediyorlar, sonra sağlıklarını kazanmak için paralarını kaybediyorlar. Gelecekle ilgili edişelenmaekten şimdiyi unutuyorlar. Sonra da ne şimdiyi ne geleceği yaşayabiliyorlar. Deneyim iyi bir öğretmendir diyorlar ama deneyimin faturasını ödemek istemiyorlar. Hayatlarını kazanmak için eğitim alıyorlar ama yaşam ustası olmayı bilmiyorlar. Bu nedenle de, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyorlar, hiç yaşamamış gibi ölüyorlar."
Hayat elimi tuttu sıkı sıkı.. Bir süre sessiz kaldık,birşey konuşmadık.Sonra derin bir nefes aldım. Ona, insanların neleri öğrenmelerini istediğini sordum.
Hayat yanıtladı:
"Hiç kimseyi seni sevmeye zorlayamayacağını, yapabileceğin tek şeyin seni sevmelerine izin vermelerini isterdim. Affetmenin affederek öğrenilebileceğini öğrenmelerini isterdim. Başkalarıyla kendilerini kıyaslamamayı öğrenmelerini isterdim. İki insanın aynı şeye bakıp farklı şeyleri görebileceğini öğrenmelerini isterdim."
"Zengin insanın en çok şeye sahip olan değil, en az şeye ihtiyaç duyan insan olduğunu öğrenmelerini isterdim. Bir sevecen yüreği derinden yaralamanın bir anda olduğunu; ama iyileştirmenin çok uzun sürdüğünü öğrenmelerini isterdim.Hayata pozitif bakmanın yaşama sevincini bir kat daha artırdığını öğrenmelerini isterdim..’’
Hayat derin bir nefes verdi. Hayatın nefesi kelimelere dönüştü.
"Söylediklerimi yüreğine kaydet.’’dedi.söylediği cümleyi yüreğime kaydetmiştim..
"Başkalarını affetmek yeterli değil, kendini de affetmeyi öğren".
Yüreğim kuş gibi hafiflemişti. son olarak bir soru daha sordum’’Hayat benden ne istiyorsun?’’dedim usulca..
Bütün odayı beyaz bir ışık kaplamıştı ve Hayat yanıtladı.
"Senin kendin olmanı istiyorum, yoksa başkası olurdun. Sana bugün ihtiyacım olduğunu bil, yoksa bugün benimle olmazdın. Kendi eşsizliğini ve biricikliğini bil; çünkü ben kendimi tekrar etmeyecek kadar yaratıcı ve zenginim. ve gerçekten TEK değerli olanım. Değerimi bil."
müzik - sagopa kajmer - 24 |
Yaşlanan Birgün Bugün.
Bavulu Topluyor
Ve Son Vedası Tıpkı Dün Gibi,
Köşeye Çekilip Ağliyor,
Bense Yarına Penceremden Bakma Gafletindeyim.
Gözlerim Dolu
Ve Ellerim Tutuklu Yüzüme.
Dudaklarım Kilitli, Hoşçakal Bugün..
Sen De Yolcusun Dünlerimde Sorgusun
Ve 24lük Yorgunsun
Git De Dinlen Gidenlerle Yarınım Kapıda Bekliyor
Ve Son Veda Zamanı...
Aynalarda Buğulu Yüzümü Göremez Oldum,
Ve İyimserlik Mateminde Sarı Gül Tuttum.
Hayallerim Yok Oldu Koyduğum,
Yerde Yoktu Hiçbiri,
Tek Yabancı Bendim Evde,
Bir Yalancı Mumdu doğan Güneş.
Solan Gülümdü, Talan Sonuydu,
Kalan Resimdi Bir Vesikalık
Gülen Çocuktum Yüzüme Bakarak Ağladım,
Yüzleşirken Kendimle Hıçkırıklarımla Savaşır Oldum
Ertelendim Yarına. Reddedildim,
Gideni Yolcu Etti Gözlerim
Ve Gelene Merahaba Dedi Bu Kimsesiz Dilim,
Ortalarda Gezinen Oldu,dilenci Ellerim,
Bu Son Demiydi Sonbaharın Son Yaprağında
Son Gülümsemekki Nefesi Son Çekişti İçime
Sonbahardı Güz, Ağırdı Gün
Üzeri Bir Tebessüm Etti Yüz,
Saklı Kaldı Her Düşende Kırılan Onca Göçebe His,
Biz Dünden Olma Yarına Varma Garibiz
ölümüme fon müziği isterim...
Son nefesimin yaklaştığını anlıyorum. Etrafımdaki her şey soluvermiş. Sağımda solumda gidişimi bekleyen uzak yüzler. Sıradan bir "ihtiyar" gibi ölümümü kanıksayacaklar. Sırası gelmiş bir "hasta" olarak beni paketlemeye hazırlanıyorlar. Tanıdık insan yüzleri bile uzak ve soğuk. Onların umduğu sabah benim için yok artık. Onların hazır bildiği yarınlar bana uzak. Kanı çekiliyor eşyanın. Uzandığım yatağın içinden tel tel çekiliyorum. Ömür boyu ardımdan sürüklediğim bedenimi tek bir nefesle aşağılara terk edeceğim. Gözlerim kapanıyor. Kimse aldırış etmiyor; ama ben ölüyorum. Teslim oluyor varlığım. Son yorgun kıpırtılarını göğsümde hissediyorum kalbimin. Yüzüme tutulan aynalara hevessiz bakıyorum. Yüzümden yüz çevrileceğinden öylesine eminim ki. Gücenik bir edayla bakıyorum ölümümü bekleyen sıcacık gözlerin içine. "Neden vazgeçiyorsunuz benden?" Ben vazgeçilmezlerden bilirdim kendimi. Başkalarının ölümüne alışıktım; beni bir "başkası" bilerek ölümüme alışacak başkalarıyla da suç ortağıyım şimdi. Niye itiraz ediyorum o halde bir "başkası"nın daha ölümüne. "Nasıl olur, bu defa ölen benim?" Oysa ne kadar çok yaşayan var; yarını sıradan karşılayacak kadar vurdumduymaz gafiller yaşıyor da, ben niye ölüyorum ki? "Haksızlık değil mi bu?" Beni saran duvarlar anlamsızlığa devriliyor. Dünyanın bütün tavanları çöküyor son an'ımın üzerine. Buharlaşıyor tutunduğum eşyalar. Elim elimden kayıyor. Tenim bana yabancılaşıyor.
Derken, beklediğim fon müziği başlıyor:
1. Ve'dduha.. "[Seni bekleyen] o aydınlık sabahı düşün. Sanma ki hep gece olacak. Sanma ki hep karanlıkta kalacaksın. Akşamı olmayan o sonsuz sabaha doğru yolculuğunun ilk eşiğini geçmek üzeresin."
İçimdeki buzlar eriyor. Tedirginliğim az da olsa dağılıyor. Gözümü kapadığım alem, gözlerimin açılacağı alemi arkada bırakmaya değiyor mu ki? Hangi köşesine düşeceğim hesapların?
2. Ve'lleyli izâ secâ. "[Üzerinden geçecek] o durgun geceyi düşün. Terk edildiğini sandığın o sessizlik anlamsız değil. Seni saracak o toprak sahipsiz değil. Seni bekleyen derin unutulmuşluk gözden çıkarılmış değil. Hesaba katılmaz olacak olsan da, bir hesap var o ?gece'nin koynunda. Hesaplar sensiz olsa da artık, seni bir hesap eden oldu ve hep olacak."
Bana çok mu görülüyor yeni bir sabah daha? İstenmez mi oldum yeryüzünün sevinçleri arasında? Hiçbir yere yakıştırılmayan adam olmak ne acı. Hiçbir sofrada beklenmeyeceğim bundan böyle! Hiçbir kapıyı çalmam umulmayacak yarından sonra. Hep başkaları giderdi, ben kalırdım. Ben niye gidiyorum şimdi? Gözden mi çıkarıldım yoksa? Canım çekiliyor tenimden. Nabzım terk ediyor bedenimi. Göz bebeklerim yuvalarından akıyor şimdi. Yüzüne bakılmaz adam ben miyim şimdi! Bakılacak yüzü kalmayan ürkütücü bir kafatası olmamı niye istiyorsun ey Rabbim! Niye ama, niye? Niye şimdi? Daha sonra olmaz mıydı? Niye ben? N'olur başkası ölseydi!
Kafa sesi, dağlardan vadilerden taşarak, perdeleri kaldırıp, pencere camlarını kırarak, tatlı bir fon müziği oluyor.
Şehrin boş lakırdılarını susturarak, insanların anlamsız vıdı vıdılarını keserek, dolduruyor can kulağımı:
3. Rabbin seni ne terk etti ne de sana küstü. "Seni başkaları terk etti diye, Rabbin de terk edecek mi sandın? Yüzünü en sevdiklerin bile bakılmaz bilse bile, Rabbin sana küsmedi. Kendi ellerin terk ediyor seni; ama elini elsizken de tutan Rabbin yine tutacak elinden. Kendi gözlerin körleşiyor sana; ama seni gözün yokken de gören Rabbin seni asla gözden çıkarmayacak."
Ölmek ha! Sırası mı şimdi? Daha önce hiç yaşamadım ki ölmeyi. Geri dönmeyeceğim yollara hiç adım atmadım ki. Herkesin acıdığı bir adam hiç olmadım ki. Hiçbir günümü yarının kucağına tamamlanmış olarak koyamadım ki. Nasılsa yarın var diye eğretileştirdim, ıskaladım "bugün"lerimi! Dudağımın hepten susmasına razı olacak, o son cümleyi hiç kurmadım ki. Diyeceğim var hâlâ. Defterimi hepten kapatmaya razı olacak en amelimi yapmadım ki! Edeceğim var yarınlarda. Nereye böyle! İstemeden, elimde olmadan hem de. Karşı konulmaz bir sürüklenme bu! Ne istersem onu yapardım şimdiye kadar. Şimdi hiç itirazsız toprağa uzanacağım ha! Ama nasıl? Daha hazır değilim! Hesap vermeyi hep ertelemiştim! Hep "gelecek"ti nasılsa! Şimdi gelecek de geldi mi yani? Ne gelecek benim başıma peki? Ölümden beteri gelmedi kimsenin başına bu dünyada..
Fon müziğine kulak kesiliyor ruhum:
4. Senin için bundan sonrası bundan öncekinden daha güzel olacak. "Hep daha iyiye doğru yürüyeceksin. Yaşadığın her an sana yeni şeyler kazandıracak. Varlığın her defasında değişecek, ama her zaman bir öncekinden daha hayırlı olacak. Merak etme, seni bekleyen ?ahiret' arkanda bıraktığın ?dünya'dan daha daha güzel olacak.. Hep kazanacaksın, hep kazanacaksın, hep kazanacaksın."
Öyle ki [devam ediyor fon müziği]
5. Verecek sana Rabbin ve sen razı olacaksın! "Öyle çok verecek ki sana, artık daha isteyemez olacaksın. Öyle fazla verecek ki fazlından, sen başka bir şey daha istemeyi akıl edemeyeceksin. İsteyebileceklerinin hepsi elinde olacak. Hiçbir eksiğin olmayacak. Aradıklarının hepsi yanında olacak. Hiçbir korkun olmayacak. Yitirdiklerin bir bir seni bulacak. Ve artık hiç mahzun olmayacaksın."
Duam o ki, Duha Sûresi çınlayacak âlemde. Ağlamaların hepsini bastıracak. Korkuların hepsini susturacak. Hüzünlerin hepsinin yerine müjdeler koyacak.
Derken, beklediğim fon müziği başlıyor:
1. Ve'dduha.. "[Seni bekleyen] o aydınlık sabahı düşün. Sanma ki hep gece olacak. Sanma ki hep karanlıkta kalacaksın. Akşamı olmayan o sonsuz sabaha doğru yolculuğunun ilk eşiğini geçmek üzeresin."
İçimdeki buzlar eriyor. Tedirginliğim az da olsa dağılıyor. Gözümü kapadığım alem, gözlerimin açılacağı alemi arkada bırakmaya değiyor mu ki? Hangi köşesine düşeceğim hesapların?
2. Ve'lleyli izâ secâ. "[Üzerinden geçecek] o durgun geceyi düşün. Terk edildiğini sandığın o sessizlik anlamsız değil. Seni saracak o toprak sahipsiz değil. Seni bekleyen derin unutulmuşluk gözden çıkarılmış değil. Hesaba katılmaz olacak olsan da, bir hesap var o ?gece'nin koynunda. Hesaplar sensiz olsa da artık, seni bir hesap eden oldu ve hep olacak."
Bana çok mu görülüyor yeni bir sabah daha? İstenmez mi oldum yeryüzünün sevinçleri arasında? Hiçbir yere yakıştırılmayan adam olmak ne acı. Hiçbir sofrada beklenmeyeceğim bundan böyle! Hiçbir kapıyı çalmam umulmayacak yarından sonra. Hep başkaları giderdi, ben kalırdım. Ben niye gidiyorum şimdi? Gözden mi çıkarıldım yoksa? Canım çekiliyor tenimden. Nabzım terk ediyor bedenimi. Göz bebeklerim yuvalarından akıyor şimdi. Yüzüne bakılmaz adam ben miyim şimdi! Bakılacak yüzü kalmayan ürkütücü bir kafatası olmamı niye istiyorsun ey Rabbim! Niye ama, niye? Niye şimdi? Daha sonra olmaz mıydı? Niye ben? N'olur başkası ölseydi!
Kafa sesi, dağlardan vadilerden taşarak, perdeleri kaldırıp, pencere camlarını kırarak, tatlı bir fon müziği oluyor.
Şehrin boş lakırdılarını susturarak, insanların anlamsız vıdı vıdılarını keserek, dolduruyor can kulağımı:
3. Rabbin seni ne terk etti ne de sana küstü. "Seni başkaları terk etti diye, Rabbin de terk edecek mi sandın? Yüzünü en sevdiklerin bile bakılmaz bilse bile, Rabbin sana küsmedi. Kendi ellerin terk ediyor seni; ama elini elsizken de tutan Rabbin yine tutacak elinden. Kendi gözlerin körleşiyor sana; ama seni gözün yokken de gören Rabbin seni asla gözden çıkarmayacak."
Ölmek ha! Sırası mı şimdi? Daha önce hiç yaşamadım ki ölmeyi. Geri dönmeyeceğim yollara hiç adım atmadım ki. Herkesin acıdığı bir adam hiç olmadım ki. Hiçbir günümü yarının kucağına tamamlanmış olarak koyamadım ki. Nasılsa yarın var diye eğretileştirdim, ıskaladım "bugün"lerimi! Dudağımın hepten susmasına razı olacak, o son cümleyi hiç kurmadım ki. Diyeceğim var hâlâ. Defterimi hepten kapatmaya razı olacak en amelimi yapmadım ki! Edeceğim var yarınlarda. Nereye böyle! İstemeden, elimde olmadan hem de. Karşı konulmaz bir sürüklenme bu! Ne istersem onu yapardım şimdiye kadar. Şimdi hiç itirazsız toprağa uzanacağım ha! Ama nasıl? Daha hazır değilim! Hesap vermeyi hep ertelemiştim! Hep "gelecek"ti nasılsa! Şimdi gelecek de geldi mi yani? Ne gelecek benim başıma peki? Ölümden beteri gelmedi kimsenin başına bu dünyada..
Fon müziğine kulak kesiliyor ruhum:
4. Senin için bundan sonrası bundan öncekinden daha güzel olacak. "Hep daha iyiye doğru yürüyeceksin. Yaşadığın her an sana yeni şeyler kazandıracak. Varlığın her defasında değişecek, ama her zaman bir öncekinden daha hayırlı olacak. Merak etme, seni bekleyen ?ahiret' arkanda bıraktığın ?dünya'dan daha daha güzel olacak.. Hep kazanacaksın, hep kazanacaksın, hep kazanacaksın."
Öyle ki [devam ediyor fon müziği]
5. Verecek sana Rabbin ve sen razı olacaksın! "Öyle çok verecek ki sana, artık daha isteyemez olacaksın. Öyle fazla verecek ki fazlından, sen başka bir şey daha istemeyi akıl edemeyeceksin. İsteyebileceklerinin hepsi elinde olacak. Hiçbir eksiğin olmayacak. Aradıklarının hepsi yanında olacak. Hiçbir korkun olmayacak. Yitirdiklerin bir bir seni bulacak. Ve artık hiç mahzun olmayacaksın."
Duam o ki, Duha Sûresi çınlayacak âlemde. Ağlamaların hepsini bastıracak. Korkuların hepsini susturacak. Hüzünlerin hepsinin yerine müjdeler koyacak.
Adam kadını, öldürmek için yüksek ,boş bir binanın çatısına götürür.Öldürüleceğini anlayan kadın yalvarır,”Lütfen beni öldürme,lütfen canımı yakma.Çocuklarım var.” Adam atla der.Kadın yalvarmaya devam ederken adam ,atlamazsa evine gidip kocasının kafasını keseceğini ve çocuklarını da getirip öldüreceğini söyler.Kadın adama bakar ve “Lütfen it beni!”der.
İşte annelik.
Dünyanın en gerçek duygusu.
Bir kadın , “kendim için korkmuyorum da çocuğumun kıyamet gününü görmesinden ve benim o gün onu koruyamayacak olmamdan korkuyorum.”diye karşımda ağlamaya başladı.
Bunu anlattığım bir arkadaşım “Burcu bu merhamet duygusuyla yaşanmaz.”dedi.
Gerçekten çok zor.
Kadınlar çocuklarını doğururken kendi arzularını,hırslarını,özgürlüklerini,benliklerini öldürüyorlar sanırım.
Ne acı ki böyle gerçek bir duyguyu yaşamak için gerçekliği tartışmalı olan,hiçbir şekilde ispatı olmayan başka bir duygunun içinden geçmek gerekiyor.
Allah yardım etsin ve en kolay,en gerçek yoldan bu ulvi duyguya ulaşmamızı nasip etsin …
İşte annelik.
Dünyanın en gerçek duygusu.
Bir kadın , “kendim için korkmuyorum da çocuğumun kıyamet gününü görmesinden ve benim o gün onu koruyamayacak olmamdan korkuyorum.”diye karşımda ağlamaya başladı.
Bunu anlattığım bir arkadaşım “Burcu bu merhamet duygusuyla yaşanmaz.”dedi.
Gerçekten çok zor.
Kadınlar çocuklarını doğururken kendi arzularını,hırslarını,özgürlüklerini,benliklerini öldürüyorlar sanırım.
Ne acı ki böyle gerçek bir duyguyu yaşamak için gerçekliği tartışmalı olan,hiçbir şekilde ispatı olmayan başka bir duygunun içinden geçmek gerekiyor.
Allah yardım etsin ve en kolay,en gerçek yoldan bu ulvi duyguya ulaşmamızı nasip etsin …
DUA...
Ey zulümden şikâyetçi olanların halinden haberdar olan; ey onların başlarına gelenlerden haberdar olabilmek için tanıkların tanıklıklarına ihtiyacı olmayan; ey yardımı mazlumlara yakın olan ve ey desteği zalimlerden uzak olan (yüce Allah); insanların bana yaptığı haksızlığı, hakareti gördün, bildin. Allah’ım, kuvvetinle bana zulmedeni bana zulmetmekten alıkoy; kudretinle onun bana karşı düşmanlığının keskinliğini kır; (benimle uğraşmaya zaman bulmayacak şekilde) onu meşgul et.
Allah’ım, bana zulmetmeyi kolaylaştırma; ona karşı bana güzel yardımını esirgeme; onun gibi davranmaktan beni koru ve beni onun düştüğü duruma düşürme.
Allah’ım, düşmanıma olan öfkemin şifası, ona duyduğum kinin yatıştırıcısı olarak ona karşı bana peşin bir imdatta bulun.
Allah’ım, zulme uğramamı bana sevdirmediğin gibi, zulmetmekten de koru beni. Allah’ım, senden başka kimseye şikâyette bulunmam. Senin dışında hiçbir hükümdardan yardım istemem. Pâk ve münezzehsin sen! duamı icabetle buluştur; şikâyetimi durumumda değişiklik yaparak ortadan kaldır.
Allah’ım, adaletinden ümidimi yitirmekle beni imtihan etme.Beni, zorda kalanlara söz verdiğin imdadınla buluştur.
Allah’ım, beni yararıma ve zararıma olan hükmü kabul etmeye muvaffak et. Beni, bana verdiğine de, benden aldığına da razı kıl. Bana en doğru olanı göster.
Âmin, ya Rabbe’l-âlemin. Hiç kuşkusuz sen, büyük lütuf sahibisin ve sen her şeye kadirsin
Bu aralar öğrencilerimde bir hastalık baş gösterdi.Aşk:)))
11 yaşında çocuklar birbirlerine aşık olup duruyorlar.Aslında bugüne kadar pek önemsemedim.Msn de birbirlerine ilan-ı aşk ettiler dedim hepsi özenti.Ama bugün bir öğrencimi şiir yazarken yakalayınca dedim iş ciddi galiba.
“Senin yanında biter her çile,”
Diye başlıyordu şiir,gerisini hatırlamıyorum zira gözlerim karardı.
Birden Benjamin Button gibi zamanla gençleşen insanların yaşadığı bir dünyada mıyım dedim kendime.Uzaylılar beni kaçırmış olabilir mi???Ben kimim?Bu Efe’nin içine Necip Fazıl ne ara kaçtı?
Gerçekten ne oluyo ya???
11 yaşında bu çocuk ne çile gördü de,sonra nasıl aşık oldu da onun yanında her çilesi bitiyor?
“Keşke çocuk kalsaydım da dizimdeki yarayı en büyük acı sansaydım.”
Bu sözü söyleyenler vazgeçsinler.Çünkü artık çocukluğun en büyük acısı dizdeki yara değil belli ki..Geçen gün bir öğrencim 3. sınıftan bir kıza çıkma teklif etmiş.Dedim oğlum saygı duyuyorum ama nasıl çıkıcaksınız,tek başınıza nereye gidiceksiniz,parayı nerden bulacaksınız?
“Öğretmenim onlar kolay ya halledilir.”dedi çocuk.Benimle dalga geçer gibiydi.İçimden bir ses eski eğitim sistemine geri dön dedi (Lan oğlum bu yaşta aşık mı olunur?Çaaaattt..) ama hiç yapar mıyım?Çocuktan özür diledim,düğününe beni çağırıcağına dair söz aldım sonra 29 tane öğretmenimin olduğu sınıfıma geri döndüm.Bu çocuklar zaten hayata atılmışlar ben de tutup onlara ağaçların yosunlarına bakıp yön bulmayı öğretiyorum.İlahi ben...Biraz zorlasam çocuklar benim hayatımın yönünü çizecekler.Şansımı zorluyorum...
Ah benim alık yavrularım.Sonra istemeseniz de bu işlerin ceremesini yıllarca çekeceksiniz.
Rahat mı batıyo nedir şimdiden bu işlere girdiler.
Büyük ihtimalle birkaç sene sonra 10 yaşındaki çocukları,çoluk çocuğu okutabilmek için fabrikalarda alın teriyle çalışırken görebiliriz.Sonra Burcu demişti dersiniz.
Ne diyim onlar ersin muradına biz çıkalım kerevetine...
Gökten 3 elma düşmüş belli ki hiçbiri bana denk gelmemiş:)))
11 yaşında çocuklar birbirlerine aşık olup duruyorlar.Aslında bugüne kadar pek önemsemedim.Msn de birbirlerine ilan-ı aşk ettiler dedim hepsi özenti.Ama bugün bir öğrencimi şiir yazarken yakalayınca dedim iş ciddi galiba.
“Senin yanında biter her çile,”
Diye başlıyordu şiir,gerisini hatırlamıyorum zira gözlerim karardı.
Birden Benjamin Button gibi zamanla gençleşen insanların yaşadığı bir dünyada mıyım dedim kendime.Uzaylılar beni kaçırmış olabilir mi???Ben kimim?Bu Efe’nin içine Necip Fazıl ne ara kaçtı?
Gerçekten ne oluyo ya???
11 yaşında bu çocuk ne çile gördü de,sonra nasıl aşık oldu da onun yanında her çilesi bitiyor?
“Keşke çocuk kalsaydım da dizimdeki yarayı en büyük acı sansaydım.”
Bu sözü söyleyenler vazgeçsinler.Çünkü artık çocukluğun en büyük acısı dizdeki yara değil belli ki..Geçen gün bir öğrencim 3. sınıftan bir kıza çıkma teklif etmiş.Dedim oğlum saygı duyuyorum ama nasıl çıkıcaksınız,tek başınıza nereye gidiceksiniz,parayı nerden bulacaksınız?
“Öğretmenim onlar kolay ya halledilir.”dedi çocuk.Benimle dalga geçer gibiydi.İçimden bir ses eski eğitim sistemine geri dön dedi (Lan oğlum bu yaşta aşık mı olunur?Çaaaattt..) ama hiç yapar mıyım?Çocuktan özür diledim,düğününe beni çağırıcağına dair söz aldım sonra 29 tane öğretmenimin olduğu sınıfıma geri döndüm.Bu çocuklar zaten hayata atılmışlar ben de tutup onlara ağaçların yosunlarına bakıp yön bulmayı öğretiyorum.İlahi ben...Biraz zorlasam çocuklar benim hayatımın yönünü çizecekler.Şansımı zorluyorum...
Ah benim alık yavrularım.Sonra istemeseniz de bu işlerin ceremesini yıllarca çekeceksiniz.
Rahat mı batıyo nedir şimdiden bu işlere girdiler.
Büyük ihtimalle birkaç sene sonra 10 yaşındaki çocukları,çoluk çocuğu okutabilmek için fabrikalarda alın teriyle çalışırken görebiliriz.Sonra Burcu demişti dersiniz.
Ne diyim onlar ersin muradına biz çıkalım kerevetine...
Gökten 3 elma düşmüş belli ki hiçbiri bana denk gelmemiş:)))
Gördüğüm dağlar çok engin ve de rengi karanlıktı
Işığa muhtaç bir yoldaydım güneş yatmış uykudaydı
Sararmış cümlelerin yazarı meçhul aşıkları
Kara kaplı bir romandım bu ilk sayfam ya sonrası..
Ne umut var sarılacak bak ne de avutacak bir insan
Ne kadar arif olsan yetmez kâr etmiyor hiç bir lisan
Dokunsan çıldıracak feryat eder insanlığım
Ancak yaşanacak bişey yok tozunu kaldır yalnızlığın
Eriyen hüznün dökülür gözden boşalır sağanak sağanak
Hasret sorma kurumuş bir yaprak
Ömrüm geliyor geçiyor bitiyor
İnsan susamış arıyor
Bulacak lakin çekiyor toprak...
Şems'in 40 kuralı !!!
1. kural: Yaradanı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. Şayet tanrı dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sen de korku ve utanç içindesin çoğunlukla. Yok, eğer, tanrı dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir.
2. kural: Hak yolunda ilerlemek yürek işidir,akıl işi değil. Kılavuzun daima yüreğin olsun, omzun üstünde ki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol silenlerden değil !
3. kural: Kur’an dört seviyede okunabilir. İlk seviye zahiri manadır. Sonra ki batıni manadır. Üçüncü batıninin batınisidir. Dördüncü seviye o kadar derindir ki kelimeler kifayetsiz kalır tarif etmeye.
4. kural: Kainattatki her zerrede Allah’ın sıfatlarını bulabilirsin, çünkü O camide, mescitte, kilisede, havrada değil, her an her yerdedir. Allah’ı görüp yaşayan olmadığı gibi, onu görüp ölen de yoktur. Kim O’nu bulursa, sonsuza dek O’nda kalır.
5. kural: Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. Aman sakın kendini diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği:
Bırak kendini, ko gitsin; akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!
6. kural: Şu dünyadaki çatışma, önyargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır. Sen sen ol, kelimelere fazla takılma.Aşk konusunda dil zaten hükmünü yitirir.Aşık dilsiz olur.
7. kural:Şu hayatta tek başına inzivada kalarak,sadece kendi sesinn yankısını duyarak, hakikati keşfedemezsin.Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilrsin.
8. kural: Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var. Şükret! istediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.
9. kural: Sabretmek, öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.
10.kural:Ne yöne gidersen git,doğu,batı,kuzey ya da güney çıktığın her yolculuğu içine doğru bir seyahat olarak düşün!Kendi içine yolculuk eden kişi,sonunda arzı dolaşır.
11. kural: Ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz, ana rahminden bebeğe yol açılmaz. Ssenden yepyeni ve taptaze bir sen zuhur edebilmesi için zorluklara, sancılara hazır olman gerekir.
12. kural: Aşk bir seferdir. Bu sefere çıkan her her yolcu, istese de istemese de tepeden tırnağa değişir. Bu yollara dalıp da değişmeyen yoktur.
13. kural: Şu dünyada semadaki yıldızlardan daha fazla sayıda sahte hacı, hoca ,şeyh, şıh var. Hakiki mürşit seni kendi içine bakmaya ve nefsini aşıp kendindeki güzellikleri bir bir keşfetmeye yönlendirir. Tutup da ona hayran olmaya değil.
14. kural:Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?
15. kural: Allah, içte ve dışta her an hepimizi tamama erdirmekle meşguldür. Tek tek her birimiz tamamlanmamış birsanat eseriyiz. Yaşadığımız her hadise, atlattığımız her badire eksiklerimizi gidermek için tasarlanmıştır. Rab noksanlarımızla ayrı ayrı uğraşır çünkü beşeriyet denen eser, kusursuzluğu hedefler.
16. kural:Kusursuzdur ya Allah, onu sevmek kolaydır. Zor olan hatasıyla sevabıyla fani insanları sevmektir. Unutma ki kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde belebilir. Demek ki hakikaten kucaklamadan ötekini, Yaradan’dan ötürü yaratılanı sevmeden, ne layıkıyla bilebilir , ne layıkıyla sevebilirsin.
17. kural: Esas kirlilik dışta değil içte, kisvede değil kalpte olur. Onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün, yıkandı mı temizlenir, suyla arınır. Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.
18. kural: Tüm kainat olanca katmanları ve karmaşasıyla insanın içinde gizlenmiştir. Şeytan, dışımızda bizi ayartmayı bekleyen korkunç bir mahluk değil bizzat içimizde bir sestir. Şeytanı kendinde ara, dışında, başkalarında değil ve unutma ki nefsini bilen Rabb’ini bilir. Başkalarıyla değil sadece kendiyle uğraşan insan sonunda mükafat olarak Yaradan’ı tanır.
19. kural:Başkalarından saygı,ilgi ya da sevgi bekliyorsan önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı, sevin. Yakında gül yollayacak demektir.
20. kural: Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.
21.kural:Hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandırıldık.Şayet Allah herkesin tıpatıp aynı olmasını isteseydi,hiç şüphesiz öyle yapardı.Farklılıklara saygı göstermemek,kendi doğrularını başkalarına dayatmaya kalkmak,Hakk’ın mukaddes nizamına saygısızlık etmektir.
22. kural: Hakiki Allah aşığı bir meyhaneye girdi mi orası ona namazgah olur. Ama bekri aynı namazgaha girdimi orası ona meyhane olur. Şu hayatta ne yaparsak yapalım, niyetimizdir farkı yaratan, suret ile yaftalar değil.
23. kural:Yaşadığımız hayat elimize tutuşturulmuş rengarenk ve emanet bir oyuncaktan ibaret. Kimisi oyuncağı o kadar ciddiye alır ki ağlar, perişan olur onun için. Kimisi eline alır almaz şöyle bir kurcalar oyuncağı , kırar ve atar. Ya aşırı kıymet verir , ya kıymet bilmeyiz.Aşırılıklardan uzak dur. Sufi ne ifrattadırne tefritte. Sufi daima orta yerde…
24. kural : Madem ki insan eşref-i mahlukattır, yani varlıkların en şereflisi, attığı her adımda Allah’ın yeryüzünde ki halifesi olduğunu hatırlayarak , buna yakışır soylulukta hareket etmelidir. İnsan yoksul düşse, iftiraya uğrasa, hapse girse, hatta esir olsa bile, gene de başı dik, gözü pek, gönlü emin bir halife gibi davranmaktan vazgeçmemelidir.
25. kural : Cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama. İkisi de şu an da burada mevcut. Ne zaman birini çıkarsız, hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarsak, cennetteyiz aslında. Ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak; nefrete, hasede ve kine bulaşsak, tepetaklak cehenneme düşüveririz.
26. kural : Kainat yekvücud, tek varlıktır. Herşey ve herkes görünmez iplerle birbirine bağlıdır. Sakın kimsenin ahını alma; bir başkasının hele hele senden zayıf olanın canını yakma. Unutma ki dünyanın öte ucunda tek bir insanın kederi, tüm insanlığı mutsuz edebilir. Ve bir kişinin saadeti herkesin yüzünü güldürebilir.
27. kural : Şu dünya bir dağ gibidir, ona nasıl seslenirsen o da sana öyle aksettirir. Ağzından hayırlı bir laf çıkarsa, hayırlı laf yankılanır, şer çıkarsa sana gerisin geri şer yankılanır.Öyleyse kim ki senin hakkında kötü konuşur, sen o insan hakkında kırk gün kırk gece güzel sözler et. Kırk günün sonunda göreceksin herşey değişmiş olacak. Senin gönlün değişirse dünya değişir.
28. kural : Geçmiş zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret. Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi. Ne geleceğimizi bilebilir, ne geçmişimizi değiştirebiliriz. Sufi daima şu anın hakikatini yaşar.
29. kural : Kader hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Bu sebepten,”ne yapalım, kaderimiz böyle”deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir. Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hakimisin,ne de hayat karşısında çaresizsin.
30. kural : Hakiki sufi öyle biridir ki başkaları tarafından kınansa, ayıplansa, dedikodusu yapılsa, hatta iftiraya uğrasa bile, o ağzını açıp da kimse hakkında tek kelime kötü laf etmez.Sufi kusur görmez kusur örter.
31. kural : Hakk’a yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı. Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir. Kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül bir hastalık, kimi ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp… Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız. Ama kimimiz bunda ki hikmeti anlar ve yumuşar; kimimiz ise ,ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar.
32. kural : Aranızda ki perdeleri tek tek kaldır ki Allah’a saf bir aşkla bağlanabilesin. Kuralların olsun ama kurallarını başkalarını dışlamak yahut yargılamak için kullanma. Bilhassa putlardan uzak dur, dost. Ve sakın kendi doğrularını putlaştırma. İnancın büyük olsun ama inancınla büyüklük taslama !
33. kural : Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen hiç ol! Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışında ki biçim değil içinde ki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil hiçlik bilincidir.
34. kural : Hakk’a teslimiyet ne zayıflık ne edilgenlik demektir. Tam tersine, böylesi bir teslimiyet son derece güçlü olmayı gerektirir. Teslim olan insan çalkantılı ve girdaplı sularda debelenmeyi bırakır; emin bir beldede yaşar.
35. kural : Şu hayatta ancak tezatlarla ilerleyebiliriz. Mümin içindeki münkirle tanışmalı, Allah’a inanmayan kişi ise içinde ki inananla. İnsan-ı kamil mertebesine varana kadar gıdım gıdım ilerler kişi. Ve ancak tezatları kucaklayabildiği ölçüde olgunlaşır.
36. kural : Hileden,desiseden endişe etme. Eğer birileri sana tuzak kuruyor, sana zarar vermek istiyorsa, Allah da onlara tuzak kuruyordur. Çukur kazanlar o çukura kendileri düşer. Bu sistem karşılıklar esasına göre işler. Ne bir katre hayır karşılıksız kalır, ne bir katre şer. O’nun bilgisi dışında yaprak bile kıpırdamaz. Sen sadece buna inan !
37. kural :Allah kılı kırk yaracak titizlikle çalışan bir saat ustasıdır. O kadar dakiktir ki sayesinde her şey tam zamanında olur. Ne bir saniye erken, ne bir saniye geç. Her insan için bir aşık olma zamanı vardır; bir de ölmek zamanı.
38. kural : Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım ? Diye sormak için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün.Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa,yazık !Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.
39. kural : Noktalar sürekli değişse de bütün aynıdır. Bu dünyadan giden her hırsız için bir hırsız daha doğar. Ölen her dürüst insanın yerini bir dürüst insan alır. Hem bütün hiçbir zaman bozulmaz. Her şey yerli yerinde kalır, merkezinde… Hem de bir günden bir güne hiçbir şey aynı olmaz.Ölen her sufi için bir sufi daha doğar.
40. kural : Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani diye sorma!Ayrımlar ayrımları doğurur. Aşk’ın hiçbir sıfat ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde ya da dışındasındır, hasretinde..
2. kural: Hak yolunda ilerlemek yürek işidir,akıl işi değil. Kılavuzun daima yüreğin olsun, omzun üstünde ki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol silenlerden değil !
3. kural: Kur’an dört seviyede okunabilir. İlk seviye zahiri manadır. Sonra ki batıni manadır. Üçüncü batıninin batınisidir. Dördüncü seviye o kadar derindir ki kelimeler kifayetsiz kalır tarif etmeye.
4. kural: Kainattatki her zerrede Allah’ın sıfatlarını bulabilirsin, çünkü O camide, mescitte, kilisede, havrada değil, her an her yerdedir. Allah’ı görüp yaşayan olmadığı gibi, onu görüp ölen de yoktur. Kim O’nu bulursa, sonsuza dek O’nda kalır.
5. kural: Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. Aman sakın kendini diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği:
Bırak kendini, ko gitsin; akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!
6. kural: Şu dünyadaki çatışma, önyargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır. Sen sen ol, kelimelere fazla takılma.Aşk konusunda dil zaten hükmünü yitirir.Aşık dilsiz olur.
7. kural:Şu hayatta tek başına inzivada kalarak,sadece kendi sesinn yankısını duyarak, hakikati keşfedemezsin.Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilrsin.
8. kural: Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var. Şükret! istediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.
9. kural: Sabretmek, öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.
10.kural:Ne yöne gidersen git,doğu,batı,kuzey ya da güney çıktığın her yolculuğu içine doğru bir seyahat olarak düşün!Kendi içine yolculuk eden kişi,sonunda arzı dolaşır.
11. kural: Ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz, ana rahminden bebeğe yol açılmaz. Ssenden yepyeni ve taptaze bir sen zuhur edebilmesi için zorluklara, sancılara hazır olman gerekir.
12. kural: Aşk bir seferdir. Bu sefere çıkan her her yolcu, istese de istemese de tepeden tırnağa değişir. Bu yollara dalıp da değişmeyen yoktur.
13. kural: Şu dünyada semadaki yıldızlardan daha fazla sayıda sahte hacı, hoca ,şeyh, şıh var. Hakiki mürşit seni kendi içine bakmaya ve nefsini aşıp kendindeki güzellikleri bir bir keşfetmeye yönlendirir. Tutup da ona hayran olmaya değil.
14. kural:Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?
15. kural: Allah, içte ve dışta her an hepimizi tamama erdirmekle meşguldür. Tek tek her birimiz tamamlanmamış birsanat eseriyiz. Yaşadığımız her hadise, atlattığımız her badire eksiklerimizi gidermek için tasarlanmıştır. Rab noksanlarımızla ayrı ayrı uğraşır çünkü beşeriyet denen eser, kusursuzluğu hedefler.
16. kural:Kusursuzdur ya Allah, onu sevmek kolaydır. Zor olan hatasıyla sevabıyla fani insanları sevmektir. Unutma ki kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde belebilir. Demek ki hakikaten kucaklamadan ötekini, Yaradan’dan ötürü yaratılanı sevmeden, ne layıkıyla bilebilir , ne layıkıyla sevebilirsin.
17. kural: Esas kirlilik dışta değil içte, kisvede değil kalpte olur. Onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün, yıkandı mı temizlenir, suyla arınır. Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.
18. kural: Tüm kainat olanca katmanları ve karmaşasıyla insanın içinde gizlenmiştir. Şeytan, dışımızda bizi ayartmayı bekleyen korkunç bir mahluk değil bizzat içimizde bir sestir. Şeytanı kendinde ara, dışında, başkalarında değil ve unutma ki nefsini bilen Rabb’ini bilir. Başkalarıyla değil sadece kendiyle uğraşan insan sonunda mükafat olarak Yaradan’ı tanır.
19. kural:Başkalarından saygı,ilgi ya da sevgi bekliyorsan önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı, sevin. Yakında gül yollayacak demektir.
20. kural: Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.
21.kural:Hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandırıldık.Şayet Allah herkesin tıpatıp aynı olmasını isteseydi,hiç şüphesiz öyle yapardı.Farklılıklara saygı göstermemek,kendi doğrularını başkalarına dayatmaya kalkmak,Hakk’ın mukaddes nizamına saygısızlık etmektir.
22. kural: Hakiki Allah aşığı bir meyhaneye girdi mi orası ona namazgah olur. Ama bekri aynı namazgaha girdimi orası ona meyhane olur. Şu hayatta ne yaparsak yapalım, niyetimizdir farkı yaratan, suret ile yaftalar değil.
23. kural:Yaşadığımız hayat elimize tutuşturulmuş rengarenk ve emanet bir oyuncaktan ibaret. Kimisi oyuncağı o kadar ciddiye alır ki ağlar, perişan olur onun için. Kimisi eline alır almaz şöyle bir kurcalar oyuncağı , kırar ve atar. Ya aşırı kıymet verir , ya kıymet bilmeyiz.Aşırılıklardan uzak dur. Sufi ne ifrattadırne tefritte. Sufi daima orta yerde…
24. kural : Madem ki insan eşref-i mahlukattır, yani varlıkların en şereflisi, attığı her adımda Allah’ın yeryüzünde ki halifesi olduğunu hatırlayarak , buna yakışır soylulukta hareket etmelidir. İnsan yoksul düşse, iftiraya uğrasa, hapse girse, hatta esir olsa bile, gene de başı dik, gözü pek, gönlü emin bir halife gibi davranmaktan vazgeçmemelidir.
25. kural : Cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama. İkisi de şu an da burada mevcut. Ne zaman birini çıkarsız, hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarsak, cennetteyiz aslında. Ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak; nefrete, hasede ve kine bulaşsak, tepetaklak cehenneme düşüveririz.
26. kural : Kainat yekvücud, tek varlıktır. Herşey ve herkes görünmez iplerle birbirine bağlıdır. Sakın kimsenin ahını alma; bir başkasının hele hele senden zayıf olanın canını yakma. Unutma ki dünyanın öte ucunda tek bir insanın kederi, tüm insanlığı mutsuz edebilir. Ve bir kişinin saadeti herkesin yüzünü güldürebilir.
27. kural : Şu dünya bir dağ gibidir, ona nasıl seslenirsen o da sana öyle aksettirir. Ağzından hayırlı bir laf çıkarsa, hayırlı laf yankılanır, şer çıkarsa sana gerisin geri şer yankılanır.Öyleyse kim ki senin hakkında kötü konuşur, sen o insan hakkında kırk gün kırk gece güzel sözler et. Kırk günün sonunda göreceksin herşey değişmiş olacak. Senin gönlün değişirse dünya değişir.
28. kural : Geçmiş zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret. Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi. Ne geleceğimizi bilebilir, ne geçmişimizi değiştirebiliriz. Sufi daima şu anın hakikatini yaşar.
29. kural : Kader hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Bu sebepten,”ne yapalım, kaderimiz böyle”deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir. Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hakimisin,ne de hayat karşısında çaresizsin.
30. kural : Hakiki sufi öyle biridir ki başkaları tarafından kınansa, ayıplansa, dedikodusu yapılsa, hatta iftiraya uğrasa bile, o ağzını açıp da kimse hakkında tek kelime kötü laf etmez.Sufi kusur görmez kusur örter.
31. kural : Hakk’a yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı. Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir. Kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül bir hastalık, kimi ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp… Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız. Ama kimimiz bunda ki hikmeti anlar ve yumuşar; kimimiz ise ,ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar.
32. kural : Aranızda ki perdeleri tek tek kaldır ki Allah’a saf bir aşkla bağlanabilesin. Kuralların olsun ama kurallarını başkalarını dışlamak yahut yargılamak için kullanma. Bilhassa putlardan uzak dur, dost. Ve sakın kendi doğrularını putlaştırma. İnancın büyük olsun ama inancınla büyüklük taslama !
33. kural : Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen hiç ol! Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışında ki biçim değil içinde ki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil hiçlik bilincidir.
34. kural : Hakk’a teslimiyet ne zayıflık ne edilgenlik demektir. Tam tersine, böylesi bir teslimiyet son derece güçlü olmayı gerektirir. Teslim olan insan çalkantılı ve girdaplı sularda debelenmeyi bırakır; emin bir beldede yaşar.
35. kural : Şu hayatta ancak tezatlarla ilerleyebiliriz. Mümin içindeki münkirle tanışmalı, Allah’a inanmayan kişi ise içinde ki inananla. İnsan-ı kamil mertebesine varana kadar gıdım gıdım ilerler kişi. Ve ancak tezatları kucaklayabildiği ölçüde olgunlaşır.
36. kural : Hileden,desiseden endişe etme. Eğer birileri sana tuzak kuruyor, sana zarar vermek istiyorsa, Allah da onlara tuzak kuruyordur. Çukur kazanlar o çukura kendileri düşer. Bu sistem karşılıklar esasına göre işler. Ne bir katre hayır karşılıksız kalır, ne bir katre şer. O’nun bilgisi dışında yaprak bile kıpırdamaz. Sen sadece buna inan !
37. kural :Allah kılı kırk yaracak titizlikle çalışan bir saat ustasıdır. O kadar dakiktir ki sayesinde her şey tam zamanında olur. Ne bir saniye erken, ne bir saniye geç. Her insan için bir aşık olma zamanı vardır; bir de ölmek zamanı.
38. kural : Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım ? Diye sormak için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün.Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa,yazık !Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.
39. kural : Noktalar sürekli değişse de bütün aynıdır. Bu dünyadan giden her hırsız için bir hırsız daha doğar. Ölen her dürüst insanın yerini bir dürüst insan alır. Hem bütün hiçbir zaman bozulmaz. Her şey yerli yerinde kalır, merkezinde… Hem de bir günden bir güne hiçbir şey aynı olmaz.Ölen her sufi için bir sufi daha doğar.
40. kural : Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani diye sorma!Ayrımlar ayrımları doğurur. Aşk’ın hiçbir sıfat ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde ya da dışındasındır, hasretinde..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)